Anlatıcı ve Bakış Açısı Nedir?
Anlatıcı ve bakış açısı nedir? Türleri nelerdir? Özellikleri nedir? Bunları birbirinden ayıran farklar nelerdir? Detaylar Butik Kitap'ta...
Anlatıcı ve bakış açısı nedir?
Anlatıcı, olay esasına dayalı metinlerinde, muhteva, olay örgüsü, kişiler kadrosu, zamanla mekân vb. ögeleri bütünleştiren ara kişidir. Anlatıcının tercih ettiği konuma da bakış açısı adı verilir. Olayları işiten ya da gören, ardından bunları olay ile kurduğu yakınlığa dayalı olarak okurlara ileten anlatıcıyla bakış açısısı, roman ve öykünün neredeyse en önemli yapı unsurudur. Birinci, ikinci, üçüncü kişi ve meddah/müdahil anlatıcı olmak üzere 4 anlatıcı vardır.
Anlatıcı türleri
Kahraman, ben ya da 1. şahıs anlatıcı romandaki kahramanlardan birisidir. Fransız “Yeni Roman” akımı ile yazın dünyasına dahil olan ve Michel Butor’un kullandığı 2. şahıs anlatıcı da çok sık kullanılmaz ama 1950’li senelerde romancıları epeyce etkilemiştir. Türk yazınında Erdal Öz’ün Yaralısın, Ferit Edgü’nün Yaralı Zamanlar, Vüsat O. Bener’in Bay Muannit Sahtegi’nin Notları ikinci kişiyle kaleme alınmıştır. 3. şahıs anlatıcı, olayların dışında duran ve uzaktan gören, olaylardan hiçbir şekilde etkilenmeyen anlatıcı türüdür. 3. şahıs anlatıcıya benzeyen meddah/müdahil anlatıcı, olaylara müdahaleleri ile ve okurla kurduğu diyaloglar ile verdiği bilgiler ile ve yaptığı yorumlar ile kendini eserin her yerinde hissettirir.
Bakış açısı
Yukarıdaki anlatıcılar, bazı bakış açıları ile şahit oldukları ya da işittikleri hadiseleri aktarır. Gözlemci ve Tanrısal olarak iki tip bakış açısı bulunur. Gözlemci bakış açısında anlatıcı, müdahalelerde bulunmaz ve olayları yönlendirmez. Gördüğünü olduğu gibi anlatır. Tanrısal bakış açısıysa olan biten her şeyden haberlidir.
Tanrısal bakış açısına örnekler:
“Kızın bu tabiatı Şevket’i cidden düşündürmekte idi. Bu tabiatta olanlar-bahusus kadın iseler- ilerde gâyet fâci vukûâta sebep olacaklarını biliyor idi.” (Zehra/s. 8).
“Ahmet Cemil’de bu matbaa meselesi yeni bir düşünce silsilesi tevlit etmiş oldu. Matbaada maddeten, fiilen bir hak sahibi olmak ümidine karşı içi titriyordu; bu ümide husûl bulamayacak nazarıyla bakmakta iken işte şimdi gözünün önünde bir çare belirmişti. Şu dakikada bir karar verse matbaaya bir taş makinesi ilave edebilecek, bir petrol muharrikinin çarkı kayış kolanlara takılınca ayaklarının altında şu bina bir fabrikanın hayat gulgulesiyle gürleyecek… O gürültüyü şimdi kulaklarında işitiyor, onun hayaliyle mest oluyordu.” (Mai ve Siyah/ s. 242).
Müdahil/meddah bakış açısına örnekler:
“Ey sevgili kariler! Bahsimiz aşk bahsi ise erbab-ı heva ve heves bir tarafa ayrılsın da biz yanlnız samimi ve safi aşkın mutezayat-ı dakika ve icabat-ı mühimmesi nerelere kadar vardığını kendi kendimize tetkikle hem mütelezziz hem müstefit olalım. Bu tetkiklerimizin nihayetinde ise yine bundan mukaddem mukaddemesini göstermiş olduğumuz bir hakikate geliriz. O ki: Aşk bir nimettir. Bir adamın sevdiği hem de ömrünün şeriki şehrah-ı hayatın refiki zevcesi olursa o nimet dahi nimet-i tammedir.”(Yeryüzünde Bir Melek, s. 119)
Kahraman anlatıcıya örnekler:
“O geceyi pek rahatsız olarak geçirdim. Uyuyuncaya kadar korkunç hayaller, uykumun arasında ise çok dehşetli kâbuslar beni tesiri altında ezmiş, bitirmiş, harap etmişti. Neden bu derece ıstıraplar içinde kalıyordum? Çünkü korkuyordum. Meliha’dan çok, pek ziyade korkuyordum. İhtiyarımın bir gün elimden gidebilmek ihtimalinin galip olduğunu düşünerek korkuyordum. Bununla beraber kalbimin en derin bir yerinde; Meliha ile beraber bulunacağımdan dolayı bir neşe vardı. O da kalbimi titretiyordu. Mamafih ben metanetimde sebat ettikten sonra…” (Zavallı Necdet/s. 86).