Divan Edebiyatı Nedir?

Divan edebiyatı nedir? Divan edebiyatının özellikleri, divan edebiyatında türler, şiir örnekleri... Divan şiiri ne zaman başlamıştır ve sona ermiştir? Butik Kitap olarak sizler için divan edebiyatı ve özelliklerini derledik.

22 Apr 2021 Genel 1608

Divan edebiyatı

Edebiyatımız, tarihi ve coğrafi olarak oldukça eskidir. Türk divan edebiyatı Osmanlı Devleti'nin kuruluşuyla başlamış, Osmanlının son dönemlerine kadar devam etmiştir. İlk şair Hoca Dehhani iken son divan şairi Şeyh Galip'tir ama Şeyh Galip'ten sonra divan şiiri biçim açısından varlığını sürdürmüştür. Daha çok şiir edebiatı olarak bilinen divan edebiyatında düz yazı türleri de yazılmıştır. Farklı akımlar, divan şiirini etkilemiş, şairler şiirlerini değişik içeriklerle ve yeni formlarla yazmıştır. 

Divan edebiyatı nedir?

Divan edebiyatının bu ismi almasının nedeni, şiirlerin "divan" adı verilen el yazması kitaplarda toplanmasıdır. Divan edebiyatı, "yüksek zümre edebiyatı, havas edebiyatı, saray edebiyatı, enderun edebiyatı, klasik edebiyat, eski edebiyat, tarz-ı kadim, Osmanlı edebiyatı" gibi isimler ile de karşılanmıştır. Divan edebiyatını diğer Türk edebiyatı şekillerinden ayıran en önemli özellikse, yöneldiği kitlelerdir. Halk edebiyatı veya tekke edebiyatındaki şiirler daha çok sıradan insanlara hitap eder iken, divan edebiyatı okumuş, saray muhitinde bulunan ve medrese eğitimi almış kişilere hitap eder. Yani divan edebiyatının takipçileri okur yazar kimselerdir.  (Wikipedia)

Farklı kaynaklarda "klasik edebiyat" şeklinde da anlandırılan ve XIII. asırda başlayan bu edebiyat türü XIX. asra dek devam etmiştir. İslam kültürü etkisinde gelişen bu edebiyat Türklere İranlılar yoluyla geçmiştir. Araplardan İranlılara geçen bu edebiyat zaman içinde yeni nazım şekilleriyle Türkler arasında varlığını sürdürmüştür. y

Divan edebiyatı kendi içerisinde farklı dönemlere sahiptir. Bu dönemleri şöyle belirtebiliriz:

  • Oluşum dönemi (1200-1450 yılları arası)
  • Olgunlaşma dönemi (1450-1600 yılları arası)
  • Renklenme dönemi (1600-1800 yılları arası)
  • Modern dönem (1800 yılları sonrası)

Türk milletinin İslam'ı kabul etmesinin ardından ortaya çıkan bir edebiyat olduğu için "Allah, peygamber, dört halife, öbür dünya, fıkıh, hadis" vb. konular işlenmiştir. Bu edebiyatın şairleri, genel olarak medrese kültürü ile yetişmiştir. Divan şairleri en fazla aşk konusunu işlemiştir. Şiirlerde genel olarak "Allah aşkı, Peygamber aşkı, kadın aşkı vb." mistik konular ele alınmıştır. Divan şiirinde bir kadına karşı hissedilen aşka "mecazi aşk" denmektedir fakat mecazi aşk da genel olarak Allah aşkına (ilahi aşk) dönüşmektedir.

Divan edebiyatının türleri

Divan edebiyatındaki türler, en temel olarak nazım yani şiir ve nesir yani düz yazı olarak 2'ye ayrılır. Bu 2 türün altındaysa birbirlerinden farklı türler vardır. En bilinenleri şunlardır:

Divan edebiyatının türleri

  • Mektel
  • Mevlid
  • Kırk Hadis
  • Menakıbname
  • Siyer
  • Seyahatname 
  • Kıyafetname
  • Mesnevi
  • Şehrengiz
  • Siyasetname
  • Münşeat
  • Surname
  • Kısas-ı enbiya
  • Sakiname
  • Tezkire

Divan şiirinden örnekler

İlm kesbiyle pâye-i rif’at
Arzû-yı muhâl imiş ancak
Aşk imiş her ne var âlemde
İlm bir kıyl ü kâl imiş ancak
                                Fuzûlî
 

***

Ne tende cân ile sensiz ümîd-i sıhhat olur
Ne cân bedende gam-i firkatinde râhat olur

Ne çâre var ki firâkınla eğlenem bir dem
Ne tâli’im meded eyler visâle fırsat olur

Ne şeb ki kûyuna yüz sürmesem ol şeb ölürün
Ne gün ki kâmetini görmesem kıyâmet olur

Dil ise gitti kesilmez hevâ-yı aşkından
Nasîhat eylediğimce beter melâmet olur

Belâ budur ki alıştı belâlarınla gönül
Gamın da gelse dile bâis-i meserret olur

Nedir bu tâli’ ile derd-i Nef’i-i zârın
Ne şûhu sevse mülâyim dedikçe âfet olur
 
                                                      Nef’î
***

Aşka kâbil dil mi yok şehr içre yâ dilber mı yok
Mest yok meclisde bilmem mey mi yok sâgar mı yok

Gonca-i dil açılıp hâtır nice şâd olmaya
Bâğda güller mi yok gülşende bülbüller mi yok

Görmeziz bir dil ki tûtî gibi güftâr eyleye
Söyledir mi yok cihânda bilmezin söyler mi yok

Sengden dil kem mi yâ seng-i siyâhı la’l eder
Afitâb-i feyz-bahşâ-yı bülend-ahter mi yok

Niçin ebkâr-i ma’ânî beslemez erbâb-i nazm
Yoksa Yahyâ gibi üstâd-i sühan-perver mi yok

                                                      Ş.Yahyâ
***

Azm-i sefer ettin dil-i nâçârı unutma
Gittin güzel ammâ bu dil-efkârı unutma

Gâhîce uyandıkça şebistân-i safâda
Şol gice olan sohbet-i hemvârı unutma

Vardıkça şeker-hâba girip bister-i nâza
Ne zehr içer dîde-i bîdârı unutma

Ben sabr edeyim derd ü gam-i hecrine ammâ
Sen de güzelim ettiğin ikrârı unutma

Ağlatmayacaktın yola baktırmayacaktın
Ol va’de-i tekrâr-be-tekrârı unutma

Yok tâkati hicrânına lutf eyle efendim
Dil-haste-i aşkın olan Esrârı unutma

                                                   Esrâr Dede