İç Monolog İç Diyalog Nedir?

İç monolog iç diyalog nedir? Konu ile ilgili örnekler... Sessiz konuşma... İç konuşma... Kahramanların kendi kendine konuşması ve yanıtlar vermesi. Butik Kitap'ta bugün...

21 Jul 2021 Genel 28973

İç monolog iç diyalog nedir?

Roman ve öykü kahramanlarının kimse tarafından işitilmeyen konuşmalarına “iç monolog” ve “iç diyalog” denir. Çağdaş anlatı yazarları, gerçekçilik kaygısıyla ve ruhsal olgulara yer vermek üzere iç monolog ve iç diyalog anlatım tarzlarını etkin olarak kullanır.

İç monolog

İç monolog kahramanların duyulamayana, uzun ve tekil konuşmalarıdır. Roman kahramanı, hiçbir dolayıma başvurmaksızın yalnızca konuşur, herhangi bir yanıt bekleme kaygısı olmadığından bilincini ve bilinçaltını sergiler.

İç diyalog

İç diyalogsa söz konusu konuşmaların soru-yanıt seviyesinde, varsayılan benlik ile ve diyalog atmosferinde yapılmasıdır. Kahraman, kendine sorular sorar, yine kendini bir başkası olarak düşünüp yanıtlar verir. İç diyalog ile iç monologu fark etmek üzere anlatıcının aktarımlarıyla kahramanın konuşmaları arasındaki farkı dil bilgisel görmek gerekir. Anlatıcının kullandığı cümle yapıları, fiil kipleri, kelime tercihleri ile kahramanınki birbirinden farklıdır. Aşağıdaki iç monolog örneğinde bunu görmek mümkündür.

“Zehra, Suphi’yi de düşman addetmekte idi. Düşman, fakat hâlâ sevimli düşman. O düşman hâlâ bugün mütareke teklifinde bulunacak olsa ona teslîm-i silâha hazır idi. Parçalanası kalp! Kör olası kalp!... Hâlâ onu, o nankörü, o hercaî-meşrebi seviyorsun.” (Zehra/ s. 61).

“Bihruz Bey arabasını biraz geri almak bahanesiyle hayvanlarını hareket ettirdi. Bundan maksadı landonun içindekilere: “Ben buradayım!” demekti. Bu hareketin de hükmü olamadı. Lando geldiği gibi geçti gitti.

            Ne bayağı kadın!... Yazık ekipaja! O da bir şey değil a… zati modası geçmiş!... Hayvanlar dersen kaç paralık şeyler?... Öyle ordiner insanlar kendileri gibi insanlara meyleder. Se natürel, lâkin domaj vualâ ün bote mal plase! Si se –tün bote par egzampl!” (Araba Sevdası/ s. 25).

Bihruz Bey bu âsar-ı ibtihac-ı tabiatı yarım saat temaşa etti. Güneşe baktıkça öpeceği geliyordu. Çünkü kaç günlerdir hasretkeşi bulunduğu mâh-ı didâr-ı dilâramını bu güneşin sayesinde görebileceğini takdir ediyordu.

            Ne kadar güzel! Ne kadar parlak… güzel natür! Bugün o da aynı benim sevgilim gibi blond! Demek ki yarın kendisini göreceğim… evet, yarın mutlak gelir. Ârizemi takdim ederim. O da elbet hüsn-i kabul der, eğer bizim zevzek gene bir entrig yapmazsa… bakalım talih ne gösterir.” (Araba Sevdası/ s. 81)