Rıza Tevfik Bölükbaşı Kimdir? Şiirlerinden Örnekler
Rıza Tevfik Bölükbaşı kimdir? Şiirlerinden örnekler... Milli edebiyat... Feylesof Tevfik... Filozof Rıza... Detaylar Butik Kitap'ta...
Rıza Tevfik Bölükbaşı Kimdir? Şiirlerinden Örnekler
Rıza Tevfik Bölükbaşı, 1869’da günümüzde Bulgaristan sınırları içinde kalan Svilengrad, o yıllarda ise Edirne’ye bağlı Cisr’de doğmuştur. Hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerle tanınmıştır. Felsefeye merakından ona “Filozof Rıza” da denmekteydi. Tıp eğitimi gören Tevfik Rıza, Osmanlı Dönemi’nde milletvekilliği ve Milli Eğitim Bakanlığı yapmıştır. Sevr’i imzalayan Osmanlı delegeleri arasında yer aldığı için uzun yıllar sürgünde yaşamıştır. Şiirlerinde gurbet acısını anlatmıştır. Eserlerinde hece ölçüsünü başarıyla kullanmıştır ve eserlerini sade bir dille kaleme almıştır. Rıza Tevfik, şiirlerini Serab-ı Ömrüm adlı bir kitapta toplamıştır.
Eserlerinden örnekler
Uçun Kuşlar
'Sevgili oğlum Mehmed Said'e'
Uçun kuşlar uçun, doğduğum yere
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır
Ormanlar koynunda bir serin dere
Dikenler içinde sarı gül vardır
O çay ağır akar, yorgun mu bilmem
Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem
Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem
Yüce dağ başında siyah tül vardır
Orda geçti benim güzel günlerim
O demleri anıp bugün inlerim
Destan-ı ömrümü okur dinlerim
İçimde oralı bir bülbül vardır
Uçun kuşlar uçun, burda vefa yok
Öyle akarsular, öyle hava yok
Feryadıma karşı aks-i sada yok
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır
Hey Rıza kederin başından aşkın
Bitip tükenmiyor elem-i aşkın
Sende derya gibi daima taşkın
Daima çalkanır bir gönül vardır
Gözlerin
Ruhumda gizli bir emel mi arar
Gözlerime bakıp dalan gözlerin?
Aklıma gelmedik bilmece sorar
Beni hülyalara salan gözlerin!
Nigâhın gönlüme - ey perî - peyker! -
Leyâl-i hasretin hüznünü döker;
Karanlıklar gibi yığılır çöker
İçimde yer edip kalan gözlerin!
Huzûrunda bâzen benliğim erir,
Tavrın hulûsumdan şübhe gösterir.
Bâzen de ne olmaz ümidler verir
Sabr ü karârımı alan gözlerin!
Gamzende zâhir, ey ömrümün vârı! .
Füsûn-ı hüsnünün bütün esrârı.
Neşr eder âleme reng-i bahârı
Koyu menekşeye çalan gözlerin!
Sihirdir, şüphesiz, bütün bu şeyler;
Bakışın zihnimi perişan eyler.
Bana aşk elinden efsane söyler,
Aşka inanmayan yalan gözlerin!
Serzeniş
Yürü hey bi-vefa hercai güzel,
Gönlüm o sevdadan vaz geldi geçti;
Soldu açılmadan gonce-i emel,
Sonbahara erdik yaz geldi geçti.
Sana şerhederken hicran-ı aşkı
Dizinde okudum destan-ı aşkı
Buselerle aldım peyman-ı aşkı
Unutma arada söz geldi geçti.
Hüsnüne bu kadar niçin övündün?
Bir yanar ateştin sinemde; söndün!
Ahd-ü peyman ettin sözünden döndün
O da bir hevesmiş tez geldi geçti.