Necip Fazıl Kısakürek Kimdir? Şiirlerinden Örnekler

Necip Fazıl Kısakürek kimdir? Şiirlerinden örnekler... Cumhuriyet dönemi Türk şiiri... Saf şiir... Hece ölçüsü... Butik Kitap'ta...

05 Aug 2022 Genel 472

Necip Fazıl Kısakürek kimdir? 

Nazım Hikmet şiirine karşı geliştirdiği metafizik duyarlılıkla memleket edebiyatını ve bir çeşit metafizik duyarlılığı bir araya getirmiştir. hece vezni ile de Memleket Edebiyatı’na bağlanmıştır. Necip Fazıl, edebiyatımızda şiirleri ve tiyatro eserleriyle ün kazanmış usta bir yazardır. Edebiyatla Bahriye Mektebi’nde tanışmış, burada Yahya Kemal, Ahmet Hamdi ve Hamdullah Suphi gibi edebiyatçılardan ders almış ve ondan etkilenmiştir. Tasavvuşa ilgisini burada hocası İbrahim Aşki kurmuştur. İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümünde Mustafa Şekip’in etkisiyle Bergson felsefesiyle tanışır, psikanaliz ve felsefe ile ilgilenir. Sonra devlet bursuyla Paris’e Sorbon Üniversitesi’ne gider. Burada bohem bir hayat yaşar. Kumar ve içki müptelası olur. “Kaldırımlar” bu dönemin ürünüdür. Memurluk, öğretmenlik ve gazetecilik gibi çeşitli görevlerde bulunmuş, Ankara Devlet Konservatuvarı’nda, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde ve Robert Kolej’de çalışmıştır. 1934 yılında Abdülhakim Arvasi ile tanışarak şiirinin asıl karakterini belirlemiştir. Fransız sembolistlerinden ve halk şiirinden yararlanan sanatçı, hece ölçüsüyle kendine has ve başarılı şiirler yazmıştır. Sanatçı, mistik konuları, madde ve ruh ilişkisini, insanın evrendeki yerini konu edinen şiirler yazmıştır. Sağlam bir dil ve tekniğe sahi olan sanatçı, Kaldırımlarşiiriyle geniş bir kesim tarafından tanınmıştır. “İdeolocya Örgüsü”nde şiir görüşlerini açıklamıştır. ona göre şiir Allah’ı anlatmalıdır. Şiir tecritten teşhise, yani somuttan soyuta doğru ilerlemelidir. “Mutlak hakikati arayan” şiirde ahenk, eda, ritim ve sembol esas unsur olmalıdır. Biçim ve öz uyuşması dikkat çekmektedir. Eşya ile empati kuran şair, varlığın arkasındaki hakikati aramaya çalışmaktadır. büyük bir titizlikle kaleme aldığı şiirlerini ses, yapı ve imaj ilişkisi içerisinde yazmıştır. psikanaliz, sembolizm, Freud ve libido nazariyeleri, varoluşçuluk onun şiirinin karakterini belirlemektedir. Tekke edebiyatının biçimsel özelliklerini sembolizmle birleştirmiştir.

NOT: İlk döneminde Baudlaire’ye özgü bedbinlik; ikinci döneminde ise Abdülhakim Arvasi’nin etkisiyle Tekke şiirine özgü tasavvufi söylem ön plandadır. Fakat her iki dönemde de “ben” ön plandadır.

Şiirlerini Çile adı altında bir kitapta toplamıştır. Bu kitapta aynı zamanda şiir anlayışını da anlatmıştır. Tiyatro eserleri de kaleme almış ve bu eserlerinde toplumsal sorunları ve toplumumuzdaki insanların manevi bunalımlarını işlemiştir. Necip Fazıl, ayrıca Büyük Doğu ve Ağaç adlı iki dergi çıkarmıştır.

 

Eserleri:

Şiir: Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, 101 Hadis, Sonsuzluk Kervanı, Şiirlerim, Esselam, Çile

Tiyatro: Tohum, Bir Adam Yaratmak, Künye, Sabırtaşı, Para, Nam-ı Diğer Parmaksız Salih, Reis Bey, Yunus Emre, Abdülhamit Han, Ahşap Konak, Siyah Pelerinli Adam

Öykü: Hikâyelerim

Roman: Aynadaki Yalan

Anı: Yılanlı Kuyudan

Şiirlerinden örnekler?

Beklenen

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni; 
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?

Anneciğim

Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim! 
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!

Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var; 
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!

Gözlerinde aksi bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için; 
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim! ...

Zindan'dan Mehmet'e Mektup

Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta! 
Baba katiliyle baban bir safta! 
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im! 
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!

Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.

Ne ayak dayanır buna, ne tırnak! 
Bir âlem ki, gökler boru içinde! 
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu? 
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı, asıldı; 
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı. 
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; 
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'! 
Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş, kim eder azat? 
Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!

Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil; 
Sayım var, maltada hizaya dizil! 
Tek yekûn içinde yazıl ve çizil! 
İnsanlar zindanda birer kemmiyet; 
Urbalarla kemik, mintanlarla et.

Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat; 
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccâdemin yününde şefkat; 
Beni kimsecikler okşamaz mâdem; 
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!

Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan! 
Dakika düşelim, senelik paydan! 
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin; 
Köpük köpük, duman duman erisin!

Peykeler, duvara mıhlı peykeler; 
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar, katil duvar, yolumu biçtin! 
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar; 
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar? 
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz? 
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

Ses demir, su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
Garip pencerecik, küçük, daracık; 
Dünyaya kapalı, Allaha açık.

Dua, dua, eller karıncalanmış; 
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu; 
İplik ki, incecik, örer boşluğu.

Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş; 
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş! 
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin! 
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte! 
Ölsek de sevinin, eve dönsek de! 
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte! 
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir! 
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!